Blog Arşivleri

Rabbimizin kadınlar üzerindeki rahmeti

barbara-palvin_wallpaper-1

Allah, Kuran ile insanlara ‘şan ve şereflerinin getirildiğini’ bildirmektedir (Müminun Suresi, 71). İslam ahlakına uyan, Allah’ın Kuran’da bildirdiği yolu izleyen insanlar her konuda refaha ulaşırlar. Cahiliye toplumlarında bazı kadınların maruz kaldıkları tüm sıkıntıların tek çözümü ve kadınların toplum içinde hak ettikleri saygıyı görmelerinin yolu da yine Rabbimiz’in insanları karanlıklardan nura çıkarmak için Peygamberimiz (sav)’e vahyettiği Kuran’dadır.

Bu yazının geri kalanını okuyun

Allah’ı hamd ile tesbih edip bağışlanma dilemek…

Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)

Ayette zulümleri nedeniyle insanların sorguya çekilmeleri halinde, yeryüzünde istisnasız tek bir canlının bile kalmayacağından bahsedilmektedir. Buna iman edenlerin de dahil olduğu çok açıktır. O halde hiçbir mümin kendini hatasız ve günahsız göremez. İman edenler de, gün içinde bilerek ya da bilmeyerek pek çok hata yapabilirler. Aklının, imanının, şuurunun derecesine göre bu hata ve günahlar az ya da çok olabilir. Ancak hiç kimse kendini hata yapmaktan müstağni göremez. Kendini kusursuz ve mükemmel görmek başlı başına bir hata olur. Kuran’da bu tarz bir kusursuzluk iddiasının Firavunlara özgü sapkın bir anlayış olduğu bildirilmiştir. Bu yazının geri kalanını okuyun

Belirlenmiş vakitlerde hamd etmek ve Allah’ı tesbih etmek

Hamd ve Allah’ı tesbih etmek müminin hayatının bir parçasıdır. Hamd, her türlü övgü, yüceltme ve iltifata layık olanın yalnızca Allah olduğunu, tesbih ise Allah’ın, akla gelebilecek ya da gelmeyecek her türlü eksiklik, kusur ve hatadan uzak ve münezzeh olduğunu hem dil hem de kalp ile tasdik etmektir.

Hamd ve tesbihin yalnızca müminlerin değil, aynı zamanda bütün kainatın bir ibadeti olduğu ayetlerde şöyle haber verilir:

Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih eder; O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44) Bu yazının geri kalanını okuyun

SAYIN ADNAN OKTAR’IN ANLATIMIYLA ALLAH’I ZIKRETMENIN GÜZELLIGI

Allah’ı zikrederken, “SubhanAllah, SubhanAllah, SubhanAllah” diyeceksiniz. Zikirde bir sır vereyim: “SubhanAllah” derken bayram sevincini duyacaksınız. Çünkü sen uyuyorsun, Allah uyanık. O’nu uyku tutmuyor. Ne güzel! Bütün kainat, evin, barkın, çoluğun çocuğun, kardeşin, bütün dünya selamette sen uyurken. Bedenin selamette. Ne sevinçli!

Sonsuz bir aklın kontrolündesin ve O’na teslim olmuşsun. Ne güzel elhamdülillah. Bu yüzden SubhanAllah’ı sevinçle söyleyeceğiz, namaz sonundaki tesbihatlarda manasına kilitlenip, manasına derinlik vereceğiz.”

“Allah-u Ekber” derken, coş sevinçten. Televizyonu Allah yaratmış, bardağı Allah yaratmış. Televizyondaki görüntüleri, sesi Allah yaratıyor. Büyük, çok büyük, pek büyük. Büyüklüğüyle sevin, gücüyle sevin Allah’ın. Beynin ferahlasın, beynin, ruhun bayram etsin “Allah-u Ekber” dedikçe. Ne büyük bir sevinç! Böyle büyük bir gücün, Allah-u Ekber diyorsun, büyük Allah’ın kontrolündesin ve O’na emanetsin. Ne ala, ne güzel.

Zikirde, Elhamdülillah denilir. İki ayağının üzerinde yürüyorsun elhamdülillah dersin, gözlerinle görüyorsun elhamdülillah dersin, dilinle konuşuyorsun, elhamdülillah, Allah rızkını veriyor elhamdülillah, televizyonda sohbet dinliyorsun elhamdülillah.

Domates geliyor kıpkırmızı, gayet tatlı üzerine tuz döküyorsun elhamdülillah. Domatesi bölüyorsun elhamdülillah. Biber lezzetli, ne kadar güzel elhamdülillah.

“Elhamdülillah bayramı” yaşayacaksınız. Elhamdülillah bayramı, beyne, kafaya, ruha, her şeye şifadır. Elhamdülillah.

Zikirde, “Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah” denir. Çünkü hepimiz insanız, sürekli günaha giriyoruz. Üstünden tonlarca yük kalkar. Bayramdır estağfirullah. Çünkü Allah, “affedeceğim” diyor. Sen de “Estağfirullah” diyorsun. Affettiğinde cehennem sana haram kılınıyor. Başka da yer yok, cennetten başka yer yok. Cehennem haram kılınınca başka bir ara yer yok. İlla ki cennete gideceksin o zaman, inşaAllah. Onun sevincini yaşarsın elhamdülillah diyerek. (6 0cak 2011, A9 TV)

Yaşanan Hiçbir An Allah Katında Kaybolmaz

Şu ana kadar yeryüzünde yaşanan ve yaşanmış olan tüm olaylar Allah Katında asla kaybolmaz.

Hz. Musa (a.s.)’ın, Hz. İbrahim (a.s.)’ın, Hz. Eyüb (a.s.)’ın, Hz. Nuh (a.s.)’ın, Hz. Süleyman (a.s.)’ın, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ve diğer peygamberlerin hayatlarından verilen örnekler de, onların yaşadıkları olayların zamanıyla bizim içinde yaşadığımız zaman da aynıdır ve bizim torunlarımızın hatta onların torunlarının ve kıyamete kadar yaşayacak tüm insanların hayatları da aynı zamanda sürdürülmektedir. Üstelik bu insanlar içinden Allah’a iman edenler şu anda cennettedirler, inkarcılar ise şu an cehennemde azap çekmektedirler. Çünkü geçmiş, bugün ve gelecek Rabbimiz Katında tek bir andır.

Allah’ın Halık ismi “Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hadiseleri tayin ve tespit eden, ve ona göre yaratan, yokluktan var eden” anlamındadır. Allah Halık sıfatıyla insanları daha ilk başta anne karnında yarattığı andan itibaren onlar için sonsuzluk da başlamıştır. İnsan anne karnında geçirdiği gelişim evrelerini elbette ki hatırlamaz, ancak bunun her karesi Allah Katında mevcuttur ve kesinlikle kaybolmaz. Herkesin çok uzun zannettiği kendi hayatı için de yine aynı gerçek geçerlidir.

Bu yazının geri kalanını okuyun